Endişenin rengi nedir ?

Ece

New member
Endişenin Rengi Nedir?

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlere biraz farklı bir hikâye anlatmak istiyorum. Her birimizin hayatında karşılaştığı endişeler, korkular ve belirsizlikler hakkında düşündüğümüzde, aslında bu duyguların rengi nedir? Onları nasıl tanımlarız? Bu yazıda, endişenin rengini anlamak için bir hikâyeye göz atacağız. Ve belki de bu hikâye, hepimizin içinde bir yerlerde daha önce fark etmediğimiz bir gerçeği gün yüzüne çıkarır.

Hikayenin Başlangıcı: İki Farklı Dünya

Ela, yoğun iş temposu ve kişisel hayatındaki zorluklarla boğuşan, gözlerinde her zaman biraz yorgunluk olan, genç bir kadındı. Bir akşam işten çıktıktan sonra evine doğru yürürken, birden kalbinde bir ağırlık hissetti. Zihni hızla gitgide kararan bir tünelde kayboluyordu. Evine geldiğinde hala bir şeyler yapacak gücü yoktu. Kafasında soru işaretleri dönerken, "Ya her şey kötü giderse?" diye düşündü. Endişe, onu her an bir adım daha yaklaştırıyordu bilinmeyene.

Berk, Ela'nın eski arkadaşıydı ve yıllardır birlikte çalışıyorlardı. O, her şeyi çözmeye çalışan, hep bir planı olan bir adamdı. Ela'nın o gece yaşadığı tedirginliği fark etti. Hemen aradı: "Ela, bir şeyler mi oldu?" dedi. Ela, biraz dağılmış bir şekilde, "Yok, sadece biraz kafam karıştı..." diye cevap verdi. Berk, her zamanki gibi, çözüm önerileriyle donanmıştı: "Düşünme, çözüm odaklı ol. Ne yapmak lazım?" dedi.

Ela ve Berk'in arasındaki bu diyalog, iki farklı bakış açısını yansıtır gibiydi. Ela, duygusal bir kaygının içinde boğuluyor, düşüncelerinin labirentinde kayboluyordu. Berk ise, her şeyin bir çözümü olduğunu ve bu çözüme odaklanarak durumdan çıkılabileceğini savunuyordu. Fakat fark ettikleri bir şey vardı: Ela'nın duygularına dair bir farkındalık, Berk'in çözüm önerilerinin çok ötesindeydi. Endişe, her iki tarafta farklı şekillerde vücut buluyordu.

Endişenin Renkleri: Duygusal Bir Yolculuk

Ela, ertesi sabah yine aynı ağır duygularla uyandı. İşe gitmek için hazırlanırken, aynaya baktı ve o an fark etti: Gözlerinde bir şeyler değişmişti. Endişe, tıpkı bir gölge gibi her adımında onu takip ediyordu. Ama bu sefer, ona yalnızca karanlık bir şey gibi görünmüyordu. Endişe, gözlerinde mor ve gri tonları arasında dans ediyordu. Her bir düşüncesi, bir renk gibi şekil alıyor, rengiyle birlikte ruhunu sarıyordu. Bu, ona karmaşık ve beklenmedik bir güzellik gibi gelmişti. "Endişe bazen güzeldir," dedi kendi kendine. "Beni ben yapan bir parçam."

Berk'in bakış açısı ise farklıydı. Onun dünyasında endişe, sabah işe giderken planladığı liste gibi düzenli ve ölçülendirilmişti. "Bir çözüm bulmalıyım," diye düşündü. Ela'nın yanında durduğunda, ona "Endişelenecek bir şey yok, hepimizin sorunları var ama çözüm bulmak zorundayız," dedi. Ama o an, Ela'nın gözlerindeki farklı bir ışığı fark etti. O an, Ela'nın sadece endişesini değil, o endişe ile barıştığını görmüştü. Ela, çözüm beklemiyordu, sadece o duygunun içinde yüzüyordu ve o anı kabulleniyordu.

Empati ve Strateji: Bir Kadın ve Bir Adamın Yolu

Ela, zamanla endişesini daha iyi tanımaya başladı. Her sabah bir adım daha karanlığa yürüdükçe, aslında endişenin ona ne kadar derin bir anlam kattığını fark etti. O, kendini koruyan, ondan bir şeyler öğrenen, kendi sınırlarını keşfeden bir yolculuktaydı. Endişe, ona stratejik değil, empatik bir yaklaşımı öğretiyordu. Korkularının nedenlerini anlamaya başlamıştı. Sonunda fark etti ki, bu duygular ona sadece bir şey anlatıyordu: "Kendinle barış, ve kabul et."

Berk'in bakış açısı ise farklıydı. O, çözüm odaklı bir yapıya sahipti. Endişeyi çözmeye çalıştı, ama her çözümde biraz daha sıkışıyordu. Kendisini sürekli bir adım ileriye atmaya zorluyor, ama bir türlü rahatlayamıyordu. Bir gün, Ela ona şöyle dedi: "Berk, belki de senin yapman gereken sadece endişenin içinde kaybolmak, onu yaşamak." Berk, bu sözleri duyduğunda şaşırmıştı. Endişe onun için hep bir şeylerin düzelmesi gereken bir sorundu. Fakat Ela, ona belki de bunun sadece bir duygusal deneyim olduğunu ve o duyguyla yüzleşmenin, onu geçmekten çok daha kıymetli olduğunu anlatıyordu.

Bir Sonraki Adım: Endişe ile Yüzleşmek

Ela ve Berk birbirinden farklı yerlerdeydiler. Ancak her ikisi de, endişe ile yüzleşmek için kendi yollarını keşfetmişlerdi. Ela, endişeyi bir renk gibi kabullenmişti. Onunla yaşamayı öğrenmişti. Berk ise, endişeyi hala çözmeye çalışıyordu. Belki de ikisinin de yolu doğruydu, çünkü birinin çözüm arayışı, diğerinin empatik yaklaşımıyla tamamlanıyordu.

Sonuçta, belki de endişenin rengi, her birimizin içindeki kırılganlıkla şekil alıyordur. Kimi için mor, kimi için gri; kimisi içinse tamamen karanlık. Endişenin rengi, hepimizin farklı deneyimlerinden doğar ve bu deneyimleri paylaştıkça birbirimize daha yakınlaşırız. Belki de endişenin asıl rengi, bu paylaşımdan doğan bir sıcaklıkta gizlidir.

Sizce Endişenin Rengi Nedir?

Şimdi, forumdaşlar, gelin hep birlikte bu hikâyeye ve soruya geri dönelim. Endişe, sizin hayatınızda hangi renge bürünüyor? Duygularınızla nasıl barışıyorsunuz ya da nasıl çözüyorsunuz? Hikâyedeki karakterlerden kendinize benzer özellikler buluyor musunuz? Yorumlarınızla bu konuyu daha da derinleştirebiliriz.