Emare neyi anlatıyor ?

celeron

Global Mod
Global Mod
Emare: Kalbin Söyleyemediğini Hayat Söyler

Selam forumdaşlar,

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Öyle sıradan bir hikâye değil… Hani okurken burnunuzun direği sızlar, satır aralarında kendi geçmişinizi bulursunuz ya, işte onlardan. Konumuz “emare”. Yani bir şeylerin olacağını, bir duygunun doğacağını ya da biteceğini hissettiren o ince işaretler. Her insanın hayatında olur; bazen bir bakış, bazen bir sessizlik, bazen de bir şarkının ortasında gelen o iç sızısı.

Bu hikâye, iki insanın —biri akılla, diğeri kalple yaşayan— yollarının kesişmesinin hikâyesi. Ve “emare”nin, onlara aslında her şeyi önceden fısıldadığı ama ikisinin de duymayı reddettiği bir anın hikâyesi.

1. Bölüm: Akıl Tarafı – Kerem

Kerem, her şeyin bir açıklaması olduğuna inanan bir adamdı. Matematikle, planla, mantıkla yaşardı. İş yerinde stratejik düşünmesiyle tanınır, duygulara fazla alan tanımazdı.

Bir gün şirkete yeni biri geldi: Elif. Gözleriyle değil, varlığıyla konuşan bir kadındı. Herkese sıcak davranır, ama kimsenin iç dünyasına kolay kolay girmesine izin vermezdi.

Kerem ilk günden beri Elif’in etrafında bir “emare” hissetti. Tam olarak tanımlayamadığı, ama bir şekilde varlığını sezdiği bir şey… Ne mantığı açıklayabiliyordu, ne kalbi susturabiliyordu.

Elif güldüğünde, Kerem’in zihninde o kahkahanın yankısı kalıyor, bir proje sunumunda bile o sesi duyar gibi oluyordu. Fakat Kerem, bu hisleri “mantıksız” olarak sınıflandırdı. Çünkü o, duyguların karmaşık ağlarına düşecek biri değildi.

Ama emareler artmaya başlamıştı.

Tesadüf gibi görünen anlar, birbirlerine denk gelmeleri, aynı kahveyi seçmeleri…

Kerem bunu “istatistiksel rastlantı” olarak tanımladı.

Elif ise gülümsedi sadece. Çünkü kadınlar bazen bir şeyin olacağını sezgisel olarak bilir, ama açıklamaya kalkmaz.

2. Bölüm: Kalp Tarafı – Elif

Elif, insanları duygularına göre okurdu. Birinin ne hissettiğini gözlerinden anlardı. Ama Kerem onun için çözülmesi zor bir bilmeceydi.

Soğuk değildi, sadece duvarları çok yüksekti.

Elif bir gün kahve molasında, “Neden bu kadar ciddi görünüyorsun?” diye sordu.

Kerem cevap verdi: “Ciddiyet, hayatı kontrol etmenin en etkili yolu.”

Elif sadece güldü: “Hayat zaten kendi kendini yönetiyor, biz sadece yanlış şeritte koşuyoruz bazen.”

İşte o cümle, Kerem’in içinde bir yerleri titretti. Belki ilk kez biri onun “mantık duvarlarının” ardını görmüştü.

O andan itibaren, aralarında görünmez bir bağ oluştu. Ne romantik bir ilişkiydi bu, ne de basit bir arkadaşlık. Sadece bir “emareler bütünüydü.”

Birbirlerini tamamlamıyorlardı, ama birbirlerini anlamaya yaklaşıyorlardı.

3. Bölüm: Emareler Büyüyor

Bir akşam ofiste geç kalmışlardı.

Kerem raporlarını incelerken Elif, camdan dışarı bakıyordu. Yağmur yağıyordu.

Elif sessizce, “Biliyor musun, bazı yağmurlar geçmişi hatırlatır,” dedi.

Kerem başını kaldırmadan, “Bazıları da geleceği unutturur,” diye cevap verdi.

O an, ikisi de konuşmadı. Ama o cümleler, odadaki en yüksek ses olmuştu.

Emare işte tam da böyle bir şeydi: konuşmadan anlaşılan, söylenmeden hissedilen.

Fakat ne Elif cesaret etti bu duyguyu dile getirmeye, ne Kerem kabul etti bu karmaşayı yaşamayı.

Zaman geçti.

Kerem terfi aldı, Elif başka bir şehre tayin oldu.

Vedalaşırken sadece “kendine iyi bak” diyebildiler.

Ama ikisi de biliyordu ki, bazı cümleler “bitirmek için” değil, “saklamak için” söylenir.

4. Bölüm: Sessiz Sonra Gelen Emare

Aradan aylar geçti.

Kerem yine aynı ciddiyetiyle hayatına devam ediyordu.

Bir sabah kahvesini içerken radyoda bir şarkı çaldı.

Şarkının ilk cümlesi: “Bazen bir bakış, bir ömür anlatır.”

Kerem’in eli titredi.

Kupa elinden kaydı, kahve masaya döküldü.

Ama onun umurunda değildi.

Çünkü anladı: emareler, bazen yıllar sonra bile kendini hatırlatır.

O gün Elif’ten bir e-posta geldi.

Sadece üç kelime: “Yağmur başladı, hatırladın mı?”

Kerem gülümsedi.

Çünkü bazı şeyleri hatırlamak, unutmak kadar değerlidir.

Ve o an anladı:

Emare, kaderin önceden attığı küçük notlardı.

Biz fark etmezsek bile, hayatın bir yerinde karşımıza çıkardı.

5. Bölüm: Kadın ve Erkek Farkı – Aynı Duyguda İki Yol

Bu hikâyede Kerem, duygularını kontrol etmeye çalışan, aklıyla savaşan erkekleri temsil ediyor.

Elif ise hisleriyle düşünen, kalbiyle anlamaya çalışan kadınları.

Kerem çözüm aradı, Elif anlam.

Kerem “neden” diye sordu, Elif “nasıl hissettin” diye.

Ve belki de bu yüzden aralarındaki bağ hiçbir zaman bitmedi. Çünkü biri düşünmeyi, diğeri hissetmeyi öğretti.

Hayatın özü de bu değil mi zaten?

Aklın dengeyle yürüdüğü, kalbin duyguyla yön bulduğu bir yolculuk…

6. Bölüm: Emare Aslında Ne Anlatıyor?

Emare, bazen bir aşkın başlangıcını anlatır.

Bazen de bir bitişin çoktan geldiğini…

Ama her zaman bir şeyi anlatır: “Hiçbir duygu sebepsiz değildir.”

Kerem ile Elif’in hikâyesi, bize şunu hatırlatıyor:

Bir bakış, bir kelime, bir sessizlik bile bazen geleceğin habercisidir.

Hayatın bize sunduğu küçük sinyalleri görmezden gelmeyelim.

Çünkü emare, aslında kalbin diliyle konuşan hayatın kendisidir.

Son Söz: Forumdaşlar, Siz Hiç Bir Emareyi Görmezden Geldiniz mi?

Şimdi merak ediyorum;

Siz hiç hayatınızda bir şey olacağını hissettiniz de, görmezden geldiniz mi?

Bir bakış, bir rüya, bir sessizlik size bir şey anlatmak istemiş olabilir mi?

Belki bir ayrılığın, belki bir başlangıcın emaresiydi.

Yorumlarda paylaşın,

Belki de sizin hikâyeniz, başka birinin “emare”sidir…